Coronavirüs
salgınıyla bütün dünyada el yıkama alışkanlığının önemi gündeme geldi. Ülkemiz
kültürel ve ekonomik nedenlerle el yıkama alışkanlığının en yüksek olduğu
toplumlardan biri (%94). Yüksek can kayıplarının yaşandığı İtalya’da el yıkama
alışkanlığı çok düşük (%57). Hollanda’da ise %50! Her şey dönüyor dolaşıyor
davranışlara geliyor. Peki, davranışlarımızı etkileyen faktörler nelerdir?
Toplumda olumsuz davranışlar nasıl engellenir veya düzenli el yıkama
alışkanlıkları gibi olumlu davranışları nasıl teşvik edebiliriz?
Bilgi ve tavsiye yeterli değil
El yıkama
bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemenin en etkili yöntemi olarak kabul
edilir, ancak tüm ebeveynler veya veliler çocuklarından yemekten önce ellerini
yıkamalarını istemekten bıktılar. Aynı şekilde okullarda öğrencilere sağlık
bilgisi konusunda verilen dersler çocukların belirli uygulamaları benimsemeleri
için yeterli olabilir mi? Hiç şüphe yok ki, evde ailelerin uyarıları, derste
sağlanan farkındalık yaratma ve bilgi önemlidir ama yeterli değil. Örneğin su
ve sabun yoksa bunlar ne işe yarar?
Sosyal
psikolojinin konusu olan davranış değişikliği ile ilgili olarak şimdiye kadar
çoğu sağlık sorunları ile ilgili onlarca model geliştirildi. Halen TV’lerde
izlediğimiz kamuoyu aydınlatma spotları ve sağlık konsültasyonları gibi
geleneksel yaklaşımlar doğrudan tavsiye ve bilgi sağlamaya dayanıyor.
Bilgilendirme tüketicilerin eğitimi için önemli olmakla birlikte, davranış
değiştirmek için yeterli değil, çünkü davranışı etkileyen farklı seviyelerde
faktörler var. Davranış değişikliğine etki edebilmek için aşağıdaki üç seviyede
müdahale etmek gerekiyor:
·
Kişisel
veya bireysel: inançlar, bilgi, tutumlar, beceriler, genetik
·
Sosyal:
arkadaşlar, aile ve topluluklar dâhil diğer insanlarla etkileşim
·
Çevresel:
Bireyin yaşadığı alan, altyapı, hükümet politikaları, ürün ve hizmetler, okul,
iş yeri, mağazalar, tesisler ve ekonomi (fiyatlar gibi) ve teknoloji gibi
faktörler.
Örneğin;
yanlış beslenme alışkanlığının yol açtığı sorunlarla başa çıkmak amaçladığında,
karmaşık bir toplumsal ve biyolojik faktörler ağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Davranış değişikliği genellikle yukarıdaki üç alanda etkili müdahalelerin
karışımı ile sağlanır. Sadece bireysel düzeydeki faktörleri ele alan ve
yukarıda belirtilen sosyal ve çevresel etkileri dikkate almayan müdahalelerin
işe yaraması olası değildir. El yıkama örneğini ele alacak olursak, su sabun
gibi altyapı ürün ve hizmetlerinin mevcudiyeti hayati önem taşımaktadır.
Hükümet okullarda eğitici programlar düşünebilir veya altyapı hizmetleri için
finansman sağlayabilir. Temizlikle ilgili yaygın olarak kabul edilen kültürel
inançlar, el yıkama davranışlarını da etkileyebilir. Medyada düzenlenecek
yaygın bilgi ve davranış değişikliği kampanyaları bu inançları etkilemeye
yardımcı olabilir, ancak pratik bir etkisi olur mu? Bütün bunlar yeterli mi?
Etkili davranış değişikliği kampanyaları sadece bilgi veya altyapı sağlamakla
kalmaz, aynı zamanda grup ilişkileri ve sosyal normlardan da yararlanır.
Akranlarınızla ve diğer kişilerle olan ilişkilerin etkisi de çok önemlidir.
İnsanlar sosyal ortamlarda diğer grup üyelerinden kabul edilebilir davranışları
öğrenirler. Arkadaşlarının, ailelerinin ve öğretmenlerinin belirli bir
davranışı benimsediğini görürlerse yeni bir davranışı benimsemeleri daha
olasıdır. Ayrıca diğer grup üyelerinin kendi eylemlerini nasıl göreceklerini
düşünmeleri de kendi davranışlarını etkiler. Arkadaşlarınız ellerini yıkıyor
mu? Ne sıklıkla? Sizden ne yapmanızı bekliyorlar? Yazılı olmayan kurallara
uymazsanız, arkadaşlarınızın size karşı tepkileri ne olur? Bu nedenlerle
değişim yönetimi çalışmalarının gruplar seviyesinde yürütülmesi en etkili
yöntemdir.
Davranış
değişiminde bireysel bilişsel süreçler de önemli rol oynar. Psikoloji
derslerinde, beynin bir kısmının bilinçli karar vermekten ziyade alışılmış
davranışları yönlendiren bilinçsiz ipuçlarına tepki verdiği gösterilmişti. Çevresel ipuçlarını, dürtmeleri ve
hatırlatıcıları kullanarak, eski alışkanlıkların kırılması, el yıkamanın uzun
vadeli bir davranışa dönüşmesine yardımcı olabilir. Mesela ilkokullarda musluk
seviyelerinin çocukların boylarına uygun olması ve ortamın dekorasyonu
çocukları etkileyerek el yıkamayı teşvik edebilir. Benzer şekilde, eylemlerimiz rasyonel karar
vermekten ziyade büyük ölçüde bilinçsiz değerlerden ve duygulardan
etkilenebiliyor. Duygusal düzeyde müdahaleler de davranış değişikliğini
tetikler. El yıkamanın ve temizliğin
“iyi davranış”ın bir parçası olarak gösterilmesi bireysel düzeyde duygular
yaratmak suretiyle güçlü bir motivasyon aracı olabilir.
Özetle,
davranışları etkileyecek stratejiler geliştirirken birey, grup ve yapısal
etkiler arasındaki etkileşimi dikkate almak önemlidir. Son zamanlarda birçok
davranış bilimci sosyal normların gücünü aşırı vurguluyorlar ancak davranışlar
üzerindeki tek etkili faktör normlar değildir. Normların bireysel düzeyde
etkili olabilmesi için aynı zamanda toplumsal düzeyde yapısal ve kurumsal
değişikliklerle ve bireysel düzeyde doğru alışkanlık oluşturma teknikleri ile
desteklenmesi gerekir.