Ben yönetimde süreklilikten yanayım, çünkü hedeflere ancak
alınan kararların, stratejinin, ısrarla takibi ve uygulanması sonucunda
ulaşılacağına inanırım. Şirketlerimize,
siyasi örgütlerimize, devlet yönetimine ve spor kulüplerimizin yönetimlerine
baktığımda ilk gördüğüm şey yönetimin sürekliliğinin olmaması. Her gelen bir
öncekinin yaptıklarını bir kenara bırakarak başka bir çizgi izlemeye başlıyor.
Geçmişte yapılan her şey yanlış biz/ben doğrusunu yapacağız! Bu bakış açısıyla
örgütlerimizin bir yere varması mümkün değil. Şirketlerimizin ancak %30’nun
ikinci nesli görmesinin nedenlerinden biri de bu olabilir mi acaba? Elbette
çevre koşullarında beklenmedik bir gelişme olursa stratejilerde ayarlama yapmak
gerekebilir ama her gelenin ayrı bir strateji izlemesi durumunda örgütler
yolunu şaşırır. İki, üç senede bir değişen yönetimler kendi çizgilerini
izlemeye kalkarsa o zaman zaten bir stratejiden bahsedemeyiz.
Yukarıdaki durumun tek sebebi değil ama örgütlerimizin çoğunda
ikinci adam eksikliğini görüyorum. Gerçek anlamda ikinci adam yukarıda arzulanan
sürekliliğe katkıda bulunacak kişidir. Gerçi yönetim kurulu başkanı var, genel
müdür var ama ikinci adam yok! Benim ikinci adamdan anladığım, genel müdür veya
patron tatile çıktığı zaman işlerin aksamadan yürümesi. Şirketlerin çoğunda
genel müdür veya patron ofisten biraz uzaklaşınca şirket duruyor hiçbir karar
alınamıyor. Bu nedenle patronların hiç tatil yapmadığı şirketler biliyorum. Genel
müdür, genel müdür yardımcıları toplanıp, patron iş seyahatinde olduğu için
karar almadan dağılan toplantılar hatırlıyorum! O zaman niye toplandık? Alışkanlıktan!
Değişim rüzgârlarının bu kadar hızlı estiği bir dünyada bu doğru bir şey mi?
Amerikan filmlerinde başkanı konu alan birçok şiddet filmi izlemişsinizdir.
Bu filmlerde başkan ölür veya kaçırılır. Hemen başkan yardımcısı devreye girer.
Sistemin sürekliliğine önem verdikleri için mutlaka işleri devam ettirecek ikinci
bir adam yetiştirirler. Başkan’ın yardımcısı vardır, şirketlerde ikinci adam
vardır. Kimse tek ve vazgeçilmez değildir. Kişilere değil sisteme önem verilir.
İkinci adam yetiştirmezseniz kurucu
patronun veya yönetimin deneyimini, yaşadıklarını, şirketin kültürünü arkadan
gelenlere nasıl aktaracaksınız? Amerika’yı her seferinde yeniden mi
keşfedeceksiniz? Aile şirketlerimizin
yaşam eğrilerinin çok kısa olmasının önemli sebeplerinden biri de babaların
çocuklarını hazırlamaması olabilir mi? Yetenekli bir mühendisi bedelini ödeyerek
şirketinize transfer edebilirsiniz ama iyi işleyen bir sistemi parayla satın
alamazsınız. Büyük şirketlerin yönetim kurullarında yaşlı başlı insanlar
oturuyor onlar bir anlamda şirketlerin yoldan çıkmamasının sigortası.
Bizim “patroncu” yönetim anlayışımızın mutlaka sosyal, kültürel
ve tarihi mirasımıza dayanan bir nedeni vardır. İkinci adamdan duyulan
tedirginlik acaba saltanatıma göz koyar mı endişesinden kaynaklanıyor olabilir
mi? Sebebi ne olursa olsun yazımın başında değindiğim gibi başarı ancak süreklilik
sonunda gelir. Yönetimin sürekliliği sizin için önem taşıyorsa ikinci adamlardan
korkmayınız.