Vizyon (vision) dilimize Fransızcadan girme bir kelimedir. Kısaca
geleceğe ait bir resim diyebiliriz. Kafamızda tasarladığımız ve
kurguladığımız gelecek resmimiz. Vizyon ile hayal arasındaki
farkı tanımlamak gerekirse; vizyon şu anda sahip olduklarımızla yani elimizdeki
yeterliliklerimize göre kurguladığımız bir resimdir. Hayal ise elimizdeki
yeterliliklerden bağımsızdır, tamamen kurgusaldır
Örneğin, Türkiye’nin bugünkü kaynakları ile 100.000 tank
yapacağız, beş sene sonra 500 milyar ihracat yapacağız gibi söylemler vizyon
olmaz, hayal olur.
Güzel vizyon örneklerinden biri Amerikan Başkanı John Kennedy’nin
1961 de Kongre’de yaptığı konuşma sırasında Amerika’nın on yılın sonunda aya
insan gönderme vizyonudur. Tabii o dönem Amerika Rusya ile yarıştığı için böyle
bir vizyona kimse yok hayır aya gitmeyelim dememiştir. Bu vizyon herkesin
hoşuna gitmiştir. Netice de bu vizyon sıradan Amerikalının hayatını doğrudan
etkileyecek bir vizyon değildir sadece ulusal gururlarını okşamıştır. Sonuç
olarak 1969’da Amerika aya inmiş ve bu vizyon gerçekleşmiştir.
Şirketlerin dünyasında ise en güzel örneklerden biri Apple
kurucusu Steve Jobs’un vizyonudur. Steve Jobs bilgisayarların bir araç olarak
değil, Dünya’yı değiştirecek bir gelişme olarak görmüştür. Nitekim bilgiye
erişimin hızlanması, yaşanan değişimin hızını artırmıştır.
Şimdi vizyon belirlenmesi ile ilgili bazı hususlara değinmek
istiyorum. Şirketinizi veya herhangi bir örgütü yönetirken belirleyeceğiniz
vizyon girişte belirttiğim üzere gerçekleştirilebilir olmalıdır. Bu vizyonu
gerçekleştirmek uğruna başka sorunlara yol açılmamalıdır. Örneğin dünya
tarihinde bazı liderler tüm Dünya’yı yönetme hırsına kapılmış ve sonunda
ellerindeki kaybetmişlerdir. Dolayısıyla
yapabileceklerimizi öncelikle elimizde mevcut kaynaklara göre planlamalıyız.
Hayaller belki kitleleri sürüklemek için bir araç olarak kullanılabilir ama
gerçek hayatta örgütlerimizin vizyonunu belirlerken hayaller peşinde koşmamamız
lazım. Başlangıçta çok cazip gözüken bir
vizyon, eğer paydaşlarında yeterli heyecanı yaratamamışsa kısa zamanda ölür. Bir
vizyonun ölmemesi için bu vizyondan etkilenen kitleler tarafında iyice
anlaşılması, paylaşılması ve heyecan yaratması gerekir. İşte bu saydıklarımın
eksikliği nedeniyle şirketlerde üst düzey yöneticiler tarafından strateji
toplantılarında belirlenen vizyonlar kısa sürede sümen altı olur ve bir süre
sonra kimse hatırlamaz çünkü bu vizyona yeterince katılım sağlanamamıştır.
Neden katılım sağlanamıyor? Çünkü örgüt vizyonunun yaratılmasında katılımcı teknikler kullanılmıyor. Geçmişte krallar, imparatorlar ve
diktatörler döneminde vizyonun tek bir kişi tarafından belirlenmesi normal
karşılanıyordu çünkü o dönemlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki
ilişkileri belirleyen kurallar gereği yönetilenlerin gelecekleri hakkında söz
hakkı yoktu. Bu nedenle örgütler ve toplumlar yöneticilerinin ihtiraslı
vizyonları nedeniyle ağır bedeller ödemek zorunda kaldılar. Bugün artık bu
yaklaşım geçerli değil. Müştereken ve katılımcı yöntemlerle hazırlanmayan
vizyonlar uzun ömürlü olmuyor. Bir değişim projesi hazırlarken herkesin
katılacağı bir vizyon hazırlamazsanız, istediğiniz değişimi
gerçekleştiremezsiniz. Herkesin katılmadığı bir vizyonun, uzun vadede farklı
düşünenlerle değer uyuşmazlığı ve sonuçta çatışmalara yol açması kaçınılmazdır.
Bu durum özellikle aile şirketlerinde çok yaşanmaktadır.
"Dünya’daki
en mükemmel yeri tasarlayıp inşa edebilirsiniz, ancak hayalleri gerçeğe
dönüştürecek insanlara ihtiyacınız vardır” - Walt Disney