Geçenlerde Gülse Birsel’in köşe yazısı başlıklarından biri “Eeahh
yetti beaaa” idi! Gülse Birsel dayanamamış sonunda tepki göstermiş. Niçin toplumlar çok önemli konularda tepki
gösteremiyorlar? Neden Karadeniz halkı
tüm uyarılara rağmen Karadeniz otoyoluna tepki göstermedi? Neden her yere AVM’ leri
dikilirken, halkın nefes alabileceği tüm boşluklara binalar yangından mal
kaçırırcasına dikilirken tepki olmadı da Gezi Parkında gençler yanlış
uygulamalara değişim tepkisi gösterdiler. İşte bu yazımda bu sorulara yine değişim
dünyası edebiyatından bir cevap bulacağımı ümit ediyorum.
Yaşadığınız ülkede veya çalıştığınız şirkette işlerin her
gün daha kötüye gittiğini görürsünüz ama hiçbir tepki oluşmamaktadır. Müşteri şikâyetlerinin
arttığına, satışların düştüğünü, siparişlerin azaldığını, karların düştüğüne
şahit olursunuz. Yetenekli insanlar şirketten ayrılmaya başlarlar. Fakat tüm
olumsuzluklara rağmen ortam ölü toprağı serpilmiş gibidir. Kimseden ciddi bir tepki
gelmez. Hep birisi çıksa da şu ölü toprağını üzerimizden alsa diye beklentiye
girersiniz. Bir dönem beklemekle geçer ta ki her şey dibe vurduğunda bir gün
aniden Genel Müdür değişir veya şirketin satıldığını duyarsınız. Fakat niye bu
kadar beklenildi? Niye şimdi? Zarar bu kadar büyümeden bu adımlar atılsaydı ya!
Ya da yaşadığınız ülkede bazı şeyler uzun zamandır kötüye
gidiyordur. Toplum bölünmüş, kötü kararlar alınıyor, yolsuzluklar almış başını
gitmiş, insanlar birbirine düşman edilmiş, yaşayanlar gelecek hakkında
kötümserler, düşmanlar kapıda, herkes bir kahraman bekleyişinde. Öyle ya
geçmişte de hep öyle olmamış mıydı? Ama bir türlü istenen değişim
gerçekleşmiyor, ülkeyi yönetenler masal anlatmaya devam ediyorlar.
Neden böyle oluyor? Değişim ihtiyacını herkes hissetmesine
rağmen beklenen değişim neden gerçekleşmiyor?
Bu soruların cevabını sorguladığınız konuya, sosyal
psikolojide değişim yönetimi alanında geliştirdiği modellerle tanınan Kurt Lewin’ e ait Kuvvet Alanları Analizi ve yine David Beckard’ın Değişim
Tepkisi formülünü kullanarak verebilirsiniz.
Kuvvet alanları analizinde mevcut statükonun çok güçlü
olduğu durumlarda insanların değişime direnç güdüsü o kadar güçlüdür ki, değişim
yanlısı ve değişime zorunlu kılan güçlere direnmektedirler. Statüko o kadar
güçlü ki mevcut durumu değiştirmekten korkuyor, endişeleri var peki bu nereye
kadar devam edecek?
MİT profesörlerinden Richard Beckhard ve David Gleicher
(1987) birlikte geliştirdikleri Gleicher
Formülü diye de bilinen değişim formülüne göre bir değişimin gerçekleşmesi
için oluşması gereken şartlar aşağıdaki formülle açıklanıyor:
DxVxF>R
D: Mevcut durumdan memnuniyetsizlik derecesi
V: Gerçekleşebilecek vizyon
F: Değişimde izlenecek yol
R: Direnç miktarı
Beckharda göre değişimin başarılı olması için, bir kere
statükodan önemli ölçüde paylaşılan bir memnuniyetsizlik, ayrıca değişimin
nasıl gerçekleştirileceği yönünde açık bir yol haritası ve vizyon olmalıdır. D,
V veya F faktörlerinin herhangi biri sıfır kalırsa, direnç (R) değişim
çabalarının başarısını tehdit etmektedir. (Beckhard R = 0 asla 0 olamayacağını varsaymaktadır.)
Böylece değişim neden gerçekleşmiyor sorusunun cevabı burada
yatıyor. Örgütlerde ve toplumda değişimin gerçekleşmesi için mevcut durumdan
memnuniyetsizliğin artması, insanların peşinden gideceği yeni bir lider veya vizyon
ortaya çıkması ve izlenecek anlaşılır bir yol olması lazım. Tüm bu unsurlar
direncin altında kaldığı sürece ya kuvvetler çatışması yaşanıyor ya da statüko
devam ediyor.
Demek ki bir lider çıkmadıkça veya bir sosyal yapının
üyeleri kendileri çok büyük bir rahatsızlık hissetmedikleri sürece değişim için
gereken itici güç sağlanamıyor. Sonuç olarak örgütlerde veya toplumlarda yeni bir lider
çıkmadıkça, mevcut durumdan paylaşılan bir memnuniyetsizlik oluşmadıkça
statükonun direncini kırmak mümkün görünmemektedir.